Trump’tan ifade özgürlüğü mesajı: Federal sansüre son verecek kararname

ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump, yaptığı açıklamada, ifade özgürlüğünü yeniden güvence altına almak ve federal sansürü sona erdirmek amacıyla bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurdu. Karar, özellikle son yıllarda çevrimiçi platformlarda yapılan sansürle ilgili yoğun tartışmaları alevlendirdi. Trump, eski yönetimi, sosyal medya şirketlerine yönelik baskılarla Amerikan halkının ifade özgürlüğünü ihlal etmekle suçladı. Ancak bu adım, eleştirmenler tarafından daha önceki eylemleriyle çelişen bir hamle olarak değerlendiriliyor.

İfade Özgürlüğü ve Sosyal Medya: Trump’ın Yeni Hamlesi

Trump’ın imzaladığı kararname, tüm federal kurumlara ve çalışanlarına, Amerikan vatandaşlarının ifade özgürlüğünü kısıtlamak için herhangi bir federal kaynağın kullanılmasını yasaklıyor. Ayrıca, Biden yönetimini çevrimiçi platformlardaki “yanlış bilgi” ve “dezenformasyon” gibi gerekçelerle ifade özgürlüğünü ihlal etmekle suçluyor. Kararnamede özellikle Facebook, Instagram ve X (eski Twitter) gibi büyük sosyal medya platformları işaret ediliyor. Bu platformların, hükümetin baskısıyla bazı içerikleri sansürlediği iddiaları, kararın temelini oluşturuyor.

Trump’ın bu hamlesi, Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in açıklamalarıyla örtüşüyor. Zuckerberg, 2021 yılında Biden yönetiminin, COVID-19 pandemisi ile ilgili paylaşımları sansürlemek için Meta’ya baskı yaptığını duyurmuştu. Trump, bu tür uygulamaların son bulması gerektiğini savunuyor.

Yüksek Mahkeme Kararı ve Hukuki Eleştiriler

Ancak, Trump’ın kararname ile hedef aldığı durum, yasal açıdan tartışmalı. Haziran ayında, ABD Yüksek Mahkemesi, Biden yönetiminin sosyal medya şirketleriyle yaptığı temasa ilişkin bir davada, bu etkileşimlerin ifade özgürlüğü kapsamındaki Birinci Değişiklik haklarını ihlal etmediğine karar vermişti. Bu bağlamda, California Üniversitesi’nden Profesör David Kaye, federal hükümetin, vatandaşların Birinci Değişiklik kapsamındaki haklarına müdahale etmesinin zaten yasak olduğunu belirtiyor ve Trump’ın kararını “son derece alaycı” bir halkla ilişkiler stratejisi olarak eleştiriyor.

Trump’ın Yasal ve Politik Çelişkileri

Eleştiriler, Trump’ın geçmişteki eylemleriyle çelişen bir duruş sergilemesini de gündeme getiriyor. Trump, geçmişte gazetecilere “halkın düşmanı” demiş ve CNN, ABC News gibi medya kuruluşlarına karşı davalar açmıştı. Ayrıca, eleştirmenlerini dava etmek ve tehdit etmek, Trump’ın başkanlık döneminin bir parçası haline gelmişti. 2022’de, eski başkanlık rakibi Hillary Clinton’a, kampanyasının Rusya ile ilişkileri hakkındaki yorumları nedeniyle dava açmış, ancak dava yargıç tarafından reddedilmişti.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, önceki yönetimin, Amerikalıların çevrimiçi konuşmalarını sansürleyerek ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiği iddiaları dile getirildi. Bu durum, Trump’ın başkanlık dönemindeki tutumlarıyla çelişkili bir tablo oluşturuyor. Birleşmiş Milletler eski Özel Raportörü David Kaye, “Bir yandan ‘Medya halkın düşmanı’ diyemezsiniz, diğer yandan da ‘Amerikan halkının anayasal olarak korunan ifade özgürlüğünü güvence altına almak Amerika Birleşik Devletleri’nin politikasıdır’ diyemezsiniz. Bu iki şey birbirine uymuyor” açıklamasında bulundu.

Trump’ın Sonraki Adımları ve Sosyal Medya Zorlukları

Trump’ın yeni kararnamesi, federal hükümetin önceki yönetiminin ifade özgürlüğüyle ilgili faaliyetlerini soruşturmasını ve uygun düzeltici adımlar atmasını istiyor. Ancak, bu girişim, sosyal medya platformlarında hızla yayılan yanlış bilgi ve yapay zeka kaynaklı sahte içeriklere (deepfake) karşı nasıl bir önlem alınacağına dair herhangi bir çözüm sunmuyor.

Trump, sosyal medya platformlarında sansürün sona ermesini savunsa da, bu platformlarda yayılan yanlış bilgilere karşı etkili önlemler almak, global çapta daha büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Bu bağlamda, Trump’ın verdiği kararlar ve izlediği tutum, ABD’nin ifade özgürlüğü politikasının geleceği üzerinde derin etkiler yaratabilir.

Trump’ın “sansür sona erdi” söylemi, büyük bir yasal ve politik tartışmanın fitilini ateşledi. Hem hukuki hem de politik açıdan karmaşık bir süreç olarak, bu hamle, ABD’de ifade özgürlüğü, sosyal medya ve devlet müdahalesi arasında dengeyi nasıl kuracağı konusunda önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor.