Meta, Birleşik Krallık’ta hedefli reklamlar için kullanıcı verilerini işlemeyi durdurmayı kabul etti

Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Meta, Birleşik Krallık’ta bireysel bir dava sonucunda hedefli reklamlar için kullanıcı verilerini işlemeyi durdurmayı kabul etti. Dijital mahremiyet aktivisti Tanya O’Carroll tarafından açılan bu dava, teknoloji devlerinin veri toplama ve reklamcılık stratejilerine karşı bireysel hakların nasıl savunulabileceğini gösteren önemli bir emsal teşkil ediyor.

O’Carroll, Meta’nın kullanıcı verilerini izleyerek ve profilleyerek kişiselleştirilmiş reklamlar sunmasının, doğrudan pazarlama faaliyetleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savundu. İngiltere ve Avrupa Birliği’nde yürürlükte olan veri koruma yasaları, bireylerin bu tür veri işleme faaliyetlerine itiraz etme hakkını açıkça tanıyor. O’Carroll, Meta’nın bu itiraza uymak zorunda olduğunu iddia etti.

Başlangıçta Meta, kişiselleştirilmiş reklamlarının doğrudan pazarlama sayılmadığını savunarak davaya karşı çıktı. Ancak, İngiltere Yüksek Mahkemesi’nde görülmesi planlanan davadan kısa bir süre önce taraflar anlaşmaya vardı ve Meta, O’Carroll’ın kişisel verilerini reklam hedeflemesi için kullanmamayı kabul etti.

Bu gelişme, yalnızca O’Carroll’ın bireysel bir zaferi değil, aynı zamanda çevrimiçi gizlilik haklarını savunmak isteyen milyonlarca kullanıcı için önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Meta İçin Stratejik Bir Dönüm Noktası mı?

Meta’nın bu davada geri adım atması, şirketin genel iş modeli üzerinde büyük bir etki yaratabilir. Reklam gelirlerine bağımlı olan Meta, Avrupa Birliği’nde de benzer düzenleyici baskılarla karşı karşıya. 2023 yılında AB’de ücretli reklamsız abonelik modelini tanıtan şirket, bu yeni modelin yasallığı konusunda Avrupa Komisyonu tarafından inceleniyor.

2024 yılında AB’nin, Meta’nın ücretli abonelik modeline yönelik yeni yaptırımlar getirme hazırlığında olduğu biliniyor. Araştırmalar, mobil uygulama pazarında abonelik tabanlı modellerin hızla yükseldiğini gösterse de Meta gibi dev şirketlerin reklamdan bağımsız bir modele tamamen geçmesi henüz gerçekçi görünmüyor. Şirketin gelirlerinin %98’inin reklamlardan geldiği düşünüldüğünde, bu modelde köklü bir değişikliğe gitmenin büyük mali sonuçlar doğurabileceği açık.

Meta’nın İngiltere’de O’Carroll ile vardığı anlaşma, geniş kapsamlı bir politika değişikliği anlamına gelmiyor. Şirket, yalnızca bireysel bir dava kapsamında O’Carroll’ın verilerini hedefli reklamlar için kullanmayı bırakmayı kabul etti. Ancak bu, diğer kullanıcıların da benzer taleplerle Meta’ya karşı harekete geçmesine kapı aralayabilir. Özellikle İngiltere Bilgi Komiserliği Ofisi’nin bu davaya müdahale ederek O’Carroll’ın haklarını desteklemesi, Meta’nın gelecekte benzer taleplerle daha sık karşılaşabileceğini gösteriyor.

Dijital Mahremiyet İçin Yeni Bir Dönem Başlıyor mu?

O’Carroll’ın davası, bireylerin büyük teknoloji şirketlerine karşı nasıl haklarını savunabileceklerinin somut bir örneği olarak öne çıkıyor. Genel Veri Koruma Tüzüğü gibi güçlü veri koruma yasalarının uygulanmasının genellikle uzun ve zahmetli bir süreç olduğu biliniyor. Ancak bu dava, bireysel düzeyde yapılan itirazların bile büyük şirketleri belirli adımları atmaya zorlayabileceğini gösterdi.

Gelecekte Meta ve diğer teknoloji şirketlerinin, Avrupa’da olduğu gibi İngiltere’de de “ödeme veya onay” modeline geçmesi bekleniyor. Bu modelde kullanıcılar, ya kişisel verilerinin işlenmesine izin verecek ya da reklamsız bir deneyim için ödeme yapmak zorunda kalacak. O’Carroll, kendi davasında Meta’ya ödeme yapmak zorunda kalmayacağını doğrulasa da bu durum diğer kullanıcılar için geçerli olmayabilir.

Sonuç olarak, Meta’nın O’Carroll ile vardığı anlaşma, dijital mahremiyet açısından önemli bir zafer olsa da, büyük teknoloji şirketlerinin veri toplama politikalarını tamamen değiştirmeleri için yeterli olmayabilir. Ancak bu davanın bir emsal oluşturması ve diğer kullanıcıların benzer adımlar atmasını teşvik etmesi, uzun vadede büyük değişimlere yol açabilir.

Teknoloji devleri ve düzenleyici kurumlar arasındaki bu güç mücadelesinin nasıl şekilleneceğini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Ancak bir gerçek var ki, kullanıcıların dijital haklarını koruma konusundaki farkındalığı her geçen gün artıyor.