Yarı iletken sektörünün uzun yıllar boyunca tartışmasız liderlerinden biri olan Intel, tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor. Şirketin hisse senedi fiyatı, geçtiğimiz Salı günü yüzde 7,36’lık keskin bir düşüşle 18,13 dolardan kapanarak, Temmuz 2009’dan bu yana en düşük seviyesine geriledi. Bu dramatik düşüş, Intel’in piyasa değerini 79,06 milyar dolara kadar çekti ve şirketi son 16 yılın en düşük piyasa değeriyle karşı karşıya bıraktı.
Sadece Bir Şirketin Değil, Tüm Sektörün Sarsıntısı
Intel’in yaşadığı bu çöküş, yalnızca şirketin içsel sorunlarına bağlanamaz. ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin uygulamaya koyduğu yeni ithalat tarifeleri, teknoloji sektörünü genel olarak zorlarken, Intel gibi küresel tedarik zincirlerine sıkı sıkıya bağlı firmaları daha derinden etkiliyor.
Her ne kadar söz konusu tarifeler şu an için çipleri doğrudan hedef almasa da, donanım ürünlerinde yaşanacak genel maliyet artışı, tüketici talebini aşağı çekme riski taşıyor. Bu da, işlemci üreticilerinin satışlarına dolaylı ancak güçlü bir darbe vurabilir. Özellikle Tayvan, Çin ve Malezya gibi üretim ve paketleme merkezlerine bağımlı olan AMD, Nvidia ve benzeri firmalar gibi Intel de tarifelerin doğrudan ya da dolaylı etkilerinden muaf değil.
Ancak Intel’in konumu, diğer bazı rakiplerinden bir miktar farklı. Şirket silikonunun yaklaşık %30’unu dış kaynaklardan temin etse de, yeni nesil işlemcileri olan Panther Lake ile birlikte bu oranı düşürmeyi ve üretimin daha büyük kısmını kendi bünyesinde gerçekleştirmeyi hedefliyor. Ne var ki, bu hedefe ulaşmak kolay olmayacak; çünkü ABD dışı üretim ekipmanlarına duyulan ihtiyaç, şirketin operasyonel maliyetlerini artırıyor.
“Panther Lake”: Intel’in Kurtuluş Umudu mu, Son Bahsi mi?
İçinde bulunduğu mali ve teknolojik baskıya rağmen Intel’in tamamen umutsuz olduğu söylenemez. Şirket, 2025’in ikinci yarısında piyasaya sürmeyi planladığı yeni nesil işlemcileriyle kritik bir dönemeçte. “Panther Lake” kod adlı bu işlemciler, Intel’in 18A üretim teknolojisine dayalı ilk büyük hamlesi olacak.
18A üretim teknolojisi; daha küçük, daha verimli ve daha güçlü işlemcilerin üretimini mümkün kılmayı vaat ediyor. Eğer Intel bu süreçte hem maliyet hem de performans açısından rakiplerinin önüne geçmeyi başarırsa, yatırımcı güvenini yeniden inşa etme şansı bulabilir. Aksi takdirde, uzmanlara göre şirket, üretim birimlerini başka firmalara devredip yalnızca ürün tasarımına odaklanmak zorunda kalabilir. Bu da, Intel gibi dikey entegre bir dev için tarihi bir dönüşüm anlamına gelir.
Piyasada Genelde Durgunluk Hakim
Intel’in yaşadığı çalkantılar, sektördeki genel eğilimlerle paralellik gösteriyor. Son dönemde AMD, Qorvo, Micron ve Nvidia gibi birçok teknoloji firması da hisselerinde sert düşüşler yaşadı. Yarı iletken sektöründe yaşanan bu dalgalanmanın temelinde ise jeopolitik riskler, küresel tedarik zincirindeki kırılganlık ve ekonomik belirsizlikler yer alıyor.
Ancak Intel’in durumu, rakiplerine kıyasla daha fazla dikkat çekiyor çünkü şirket yıllar boyunca kendi üretim altyapısına büyük yatırımlar yaparak bağımsızlığıyla övünüyordu. Bugün ise, bu bağımsızlık modeli hem avantaj hem de yük haline gelmiş görünüyor.
Gelecek Belirsiz, Ama Hâlâ Oyun Bitmiş Değil
Şirketin piyasa değeri, haberin yazıldığı sıralarda ABD Başkanı Trump’ın bazı tarifeleri 90 gün süreyle askıya alma kararı sayesinde geçici olarak 94 milyar dolara kadar yükselse de, bu toparlanma hâlâ kırılgan ve temkinli bir iyimserlikle karşılanıyor.
Intel’in önünde iki yol var: Ya Panther Lake ve 18A üretim teknolojisiyle başarıya ulaşarak sektördeki eski gücünü yeniden kazanacak ya da zamanla tasarım odaklı, daha yalın bir modele evrilecek. Her iki senaryo da büyük değişimleri ve stratejik kararları beraberinde getirecek.
Sonuç olarak, Intel için sadece bir çeyrek raporun değil, bir çağın sonu ya da yeni bir çağın başlangıcı olabilir bu dönem. Tüm gözler, 2025’in ikinci yarısında piyasaya sürülmesi planlanan Panther Lake işlemcilerinde olacak.