Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in 2018 yılında şirket içinde kaleme aldığı bir e-posta, bugün ABD Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC) açtığı antitröst davasında kritik bir kanıt olarak öne çıktı. Zuckerberg’in yıllar önce Instagram’ın şirketten ayrılması ihtimalini değerlendirdiği mesajı, teknoloji devinin bugünkü hukuki mücadelesinde yeni bir perde araladı.
Meta’nın 2012 yılında Instagram’ı, 2014’te ise WhatsApp’ı milyarlarca dolara satın alması, yıllar boyunca teknoloji sektöründe büyüme stratejisinin bir simgesi olarak görülmüştü. Ancak bu hamleler, bugün FTC tarafından sosyal medya pazarında haksız tekelleşmeye yol açmakla suçlanıyor. FTC, Meta’nın bu satın almaları, potansiyel rakiplerini piyasadan saf dışı bırakmak ve sektördeki egemenliğini perçinlemek için gerçekleştirdiğini öne sürüyor.
Bu suçlamaların merkezine yerleşen yeni bir belge ise, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte: Zuckerberg’in, Instagram’ın bağımsız bir şirket olarak ayrılabileceğini gündeme getirdiği bir e-posta.
“Çılgınca Değil, Gerçekçi Bir İhtimal”
2018 tarihli e-postasında Zuckerberg, “Şirketlerin çoğu bölünmeye direnirken, tarih gösteriyor ki, birçok şirket bölündükten sonra daha iyi performans sergilemiştir” ifadelerini kullanmıştı. Mesaj, şirket içinde yalnızca olasılıkları değerlendiren bir iç yazışma gibi dursa da, mahkemede sergilendiği haliyle Meta’nın bugünkü tutumuyla çelişen önemli bir delil olarak yorumlandı.
Zuckerberg, aynı yazışmada o dönemki siyasi atmosferin teknoloji şirketleri üzerindeki baskıyı artırabileceğini öngörerek, “Önümüzdeki 5-10 yıl içinde Instagram’ı ve belki de WhatsApp’ı devre dışı bırakmak zorunda kalacağımız önemsiz olmayan bir şans var” demişti. Bu öngörü, özellikle günümüzde FTC’nin açtığı davayla karşılaştırıldığında dikkat çekici bir ileri görüşlülük olarak değerlendiriliyor.
Siyasal Rüzgarları Sezen Bir CEO
Zuckerberg’in, ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde yazdığı mesajda “Teknoloji şirketlerini parçalama çağrılarının artacağı” uyarısında bulunması da, Meta’nın liderliğinin yalnızca ticari değil, politik gelişmeleri de yakından takip ettiğini gösteriyor. “Bir sonraki demokrat başkanın bunu yapmak için harekete geçeceğini hayal etmek zor değil” diyen Zuckerberg, olası bir bölünmenin şirketin marka değeri, çalışan motivasyonu ve kamu algısı üzerinde ciddi etkiler doğuracağını belirtmişti.
Meta’nın Bugünkü Tutumu: “Bu Dava Gerçeklerle Savaş Halinde”
FTC’nin açtığı davada Meta, Instagram ve WhatsApp satın almalarının rekabeti ortadan kaldırma amacı taşımadığını, aksine kullanıcı deneyimini geliştirdiğini savunuyor. Şirket yetkilileri, Meta’nın sosyal medya pazarındaki büyüklüğünün, yasal olmayan bir tekelleşme değil, inovasyonun ve yatırımın bir sonucu olduğunu belirtiyor. Meta adına yapılan açıklamada, “Bu dava hem gerçeklerle hem de yasal temellerle savaş halindedir” denildi.
Ancak davanın seyrini asıl ilginç kılan unsur, Meta’nın bugün savunduğu çizginin, şirketin kendi iç yazışmalarıyla sorgulanabilir hale gelmesi. Zuckerberg’in 2018’de yazdığı “Instagram ve Facebook’un birlikte olmasının ticari değerini anlıyorum… Ama bunun çılgınca bir fikir olduğunu da düşünmüyorum” cümlesi, mahkeme salonlarında yankı bulmaya devam ediyor.
Stratejik Öngörü mü, İtiraf mı?
Uzmanlar, Zuckerberg’in bu mesajlarını iki farklı şekilde yorumluyor. Bir kesim, CEO’nun olası politik ve hukuki senaryoları rasyonel bir şekilde değerlendirerek şirketi hazırlıklı tutmaya çalıştığını savunuyor. Diğerleri ise bu yazışmaların, Meta’nın rakiplerini saf dışı bırakma niyetinin dolaylı bir kabulü olarak görülebileceğini ileri sürüyor.
Bu davanın sonucunun sadece Meta için değil, teknoloji sektörünün tamamı için emsal teşkil etmesi bekleniyor. Eğer FTC, Meta’nın satın almalarını geri aldıracak şekilde bir karar aldırabilirse, bu yalnızca Instagram ve WhatsApp’ın kaderini değil, aynı zamanda teknoloji dünyasında büyüme stratejilerinin yeniden yazılmasına neden olabilir.
Şu an için Meta cephesi direnmeye devam ediyor. Ancak yıllar önce yazılmış bir e-postanın, bugünün en kritik antitröst davasında bu kadar belirleyici olabileceği, hem hukuk hem de teknoloji dünyasında bir dönüm noktasına işaret ediyor.