Meta’nın imparatorluğu sarsılıyor mu? Antitröst davası sona erdi

ABD Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC), teknoloji ve sosyal medya devi Meta’ya karşı açtığı antitröst davasında altı haftalık duruşmalar sona erdi. Davanın merkezinde, Meta’nın 2012 ve 2014 yıllarında satın aldığı iki büyük platform Instagram ve WhatsApp yer alıyor. FTC, bu satın almaların sosyal medya pazarında rekabeti öldürdüğünü öne sürerken, Meta bu iddiaların geçmişe takılıp kalan, dinamik dijital piyasayı anlamayan bir bakış açısıyla yapıldığını savunuyor.

Davada Ana Hatlar: İki Uygulama, Bir Rekabet Tanımı

FTC’nin iddiası net: Meta, Instagram ve WhatsApp’ı satın alarak, sosyal medya pazarında potansiyel rakiplerini ortadan kaldırdı ve böylece tekel konumunu güçlendirdi. Komisyon, bu satın almaların, kullanıcıların bağlantı kurduğu sosyal ağ hizmetleri pazarında rekabeti azalttığını ve kullanıcıların zararına bir yapı oluşturduğunu iddia ediyor. FTC, yargıç James Boasberg’den Meta’nın bu satın alımları gerçekleştirmediği, alternatif bir dijital geleceği düşünmesini istedi; Instagram’ın kendi başına büyüyerek bağımsız bir dev haline gelebileceği, WhatsApp’ın gizlilik ve şifreleme konusunda daha radikal bir yol izleyebileceği bir dünya.

Ancak Meta, bu iddialara şiddetle karşı çıkıyor. Şirketin savunması, Instagram ve WhatsApp’ın bugünkü başarısının temelinde Meta’nın sağladığı mühendislik altyapısı, finansal destek ve küresel erişim gücü olduğunu vurguluyor. Şirket, bu uygulamaların Meta çatısı altında gelişerek kullanıcı güvenliği, veri gizliliği ve küresel erişim açısından çok daha ileri seviyelere ulaştığını ileri sürüyor.

Tanıklıklar: Rakipler mi, Kazananlar mı?

Duruşmalar boyunca her iki taraf da dikkat çekici tanıklar sundu. FTC, Instagram’ın kurucu ortağı Kevin Systrom’u çağırarak, platformun Meta olmadan da başarılı olabileceğini savundu. Systrom, Instagram’ın zamanla daha fazla kullanıcıya ulaşarak kendi ayakları üzerinde durabileceğini, Meta’nın yönlendirmeleri olmadan daha özgün bir yolda ilerleyebileceğini iddia etti.

Meta’nın tanıkları ise farklı bir tablo çizdi. WhatsApp kurucu ortağı Brian Acton ve Instagram’ın erken dönem mühendislerinden biri, Meta’nın özellikle altyapı, güvenlik ve ürün tasarımı açısından uygulamalara katkısını vurguladı. Meta’nın kaynakları sayesinde uygulamaların ölçeklenebilirliğinin ve sürdürülebilirliğinin mümkün olduğunu savundular. Ayrıca, Meta’nın global ölçekte sunduğu sunucu, altyapı ve reklam teknolojileri sayesinde bu uygulamaların geniş kitlelere erişebildiğini belirttiler.

Rekabetin Tanımı: TikTok, YouTube ve Pazar Sınırları

FTC ile Meta arasındaki en kritik anlaşmazlıklardan biri, rekabetin nasıl tanımlanacağı. FTC, Facebook ve Instagram gibi uygulamaların, kullanıcıların arkadaşları ve aileleriyle bağlantı kurduğu “kişisel sosyal ağlar” pazarında yer aldığını ve bu pazarın Meta tarafından domine edildiğini savunuyor. Ancak Meta, bu tanımın günümüz dijital gerçekliğini yansıtmadığını ileri sürüyor.

Meta’ya göre, sosyal medya platformları artık yalnızca bağlantı kurma değil, aynı zamanda eğlence, bilgi alma ve içerik üretme alanında da faaliyet gösteriyor. TikTok ve YouTube gibi platformlar, kullanıcıların zamanını çalıyor, reklam verenleri kendilerine çekiyor ve içerik üreticileri için cazip hale geliyor. Meta’nın savunmasına göre, pazar artık yalnızca “kiminle bağlantı kurduğun” değil, “ne kadar süre içerikte kaldığın” sorusu etrafında şekilleniyor.

Şirketin pazarlama direktörü Alex Schultz, bu konuda önemli bir noktaya dikkat çekti: “ABD’de zaten 250 milyon potansiyel kullanıcıya ulaşıldıysa, rekabet kullanıcıyı çekmekten ziyade elde tutmak üzerinden işler. Kimin uygulaması daha sık açılıyorsa, kazanan odur.” Bu argüman, Meta’nın pazarı daha geniş bir spektrumda değerlendirdiğini gösteriyor.

Yargıç Boasberg’in Yaklaşımı: Temkinli, Ama Şüpheci

Yargıç James Boasberg, davanın seyri boyunca tarafsız bir çizgi izledi. Meta’nın rekabetin “kullanıcı zamanı ve dikkatine” dayandığı argümanını “doğru ancak konunun dışında” bularak, antitröst yasalarının böylesine geniş bir rekabet anlayışını kapsamadığını ifade etti. Boasberg, Meta’nın bakış açısını benimsemenin, firmanın sadece TikTok ve YouTube’la değil, aynı zamanda “bir arkadaşla film izlemek, kitap okumak veya poker oynamakla da rekabet ettiği” anlamına geleceğini belirtti ve bunun, hukuki olarak kabul edilebilir bir pazar tanımı olmadığını söyledi.

Ancak Boasberg aynı zamanda, FTC’nin argümanlarının da “ABD antitröst hukukunun sınırlarını zorladığını” kabul etti. Yani karar, yalnızca Meta’nın değil, mevcut yasal çerçevenin de sınavı niteliğinde olacak.

Meta’nın Yeni Yolu: “Orijinal Facebook” ile Algoritmasız Bir Deneyim

Meta, FTC’nin “arkadaşlarla bağlantı kurma” işlevinin önemini küçümsediği iddiasına da yanıt verdi. Şirket, bu ihtiyaca cevap olarak 2025’te “Orijinal Facebook” adlı yeni bir kullanıcı deneyimi sunacağını açıkladı. Bu sürümde kullanıcılar, yalnızca karşılıklı bağlantıları olan kişilerin gönderilerini görebilecek. Böylece, algoritmalarla dolu ana akıştan kaçınmak isteyen kullanıcılar için daha sade, daha bağlantılı bir sosyal medya deneyimi sağlanacak.

Facebook’un Başkanı Tom Alison, ana beslemede artık kullanıcıların arkadaşlarının gönderilerini bulmasının giderek zorlaştığını kabul etti. Orijinal Facebook, bu durumu tersine çevirmeyi hedefliyor ve Meta’nın sosyal ağ işlevini hâlâ önemsediğini ortaya koyuyor.

Meta İçin Ne Anlama Geliyor? FTC İçin Ne İfade Ediyor?

Davanın Meta aleyhine sonuçlanması, şirketin Instagram ve WhatsApp’ı elinden çıkarması anlamına gelebilir. Böyle bir senaryo, teknoloji sektöründe son 20 yılın en büyük yapısal müdahalesi olarak tarihe geçebilir. Ayrıca, dev satın alımların geriye dönük olarak sorgulanabilir hale gelmesi, yalnızca Meta’yı değil, Amazon, Google ve Microsoft gibi diğer devleri de etkileyecek bir emsal teşkil edebilir.

Öte yandan FTC’nin bu hamlesi başarılı olursa, dijital ekonomide düzenleyici kurumların daha aktif rol oynayabileceği yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir. Bu da özellikle yapay zeka, bulut bilişim ve dijital reklamcılık alanlarında daha sıkı denetimlerin önünü açabilir.

Meta’nın Mesajı Net: “Geçmişe Değil, Geleceğe Bakın”

Meta sözcüsü Chris Sgro, şirketin pozisyonunu şu sözlerle özetledi:

“FTC, on yıl önce yapılan satın alımları geri alarak yalnızca teknoloji sektörünün ne kadar hızlı değiştiğini değil, aynı zamanda rekabetin ne kadar sert olduğunu da gösterdi. Meta, insanlara ve işletmelere hizmet etmeye, yenilik yapmaya ve büyümeye devam edecek.”

Bir Karardan Daha Fazlası

Bu dava yalnızca Meta’nın kaderini değil, dijital çağda piyasa gücü, inovasyon ve devlet müdahalesi arasındaki dengeyi de sorguluyor. Yargıç Boasberg’in kararı; teknolojinin sınır tanımayan doğasıyla hukuk sisteminin durağanlığı arasındaki açmazda, geleceğin yol haritasını çizecek.

Karar, Meta’nın imparatorluğunu koruyup koruyamayacağını belirleyecek olabilir. Ama asıl mesele, bundan sonra benzer dev şirketlerin nasıl denetleneceği ve inovasyonun ne pahasına sürdürüleceğiyle ilgili.

Son eklenen haberler